“AŞURE VE BİRLİK GÜNÜ” KUTLANDI

“AŞURE VE BİRLİK GÜNÜ” KUTLANDI

ÇUDEF tarafından geleneksel hale gelen “Aşure ve Birlik Günü”nün 8. ‘si çeşitli etkinliklerle kutlandı.

 Şuayip YAMAN

İlçede 54 Köy derneğinin birleşmesiyle meydana gelen Çubuk Dernekler Federasyonu (ÇUDEF) tarafından organize edilen “8. Aşure ve Birlik Günü” 31 Ekim 2015 Cumartesi günü saat 13.00 de Çubuk Belediyesi Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.

Sunuculuğunu Yusuf Kanaat’ın yaptığı etkinlikler Camii Kebir İmamı Nuri Aydın’ın, Kuran Tilaveti ve mealini okumasıyla başladı.

Okunan Kuran’ı Kerim’in meali;

Ali İmran Suresi 103. ayet:

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kuran’a sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de, O kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”

Ali İmran Suresi 104. ayet:

“Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”

Ali İmran Suresi 105. ayet:

“Kendilerine apaçık deliler geldikten sonra parçalanıp, ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.”

Enfâl Suresi 46. ayet:

“Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”

ÇUDEF Başkanı Recep Taş, “Milli, manevi ve insani değerleri ön plana çıkartmak, ilçede birlik ve beraberliği sağlamak amacıyla derneğimizi kurduk. İlçede 8 yıldır Aşure ve Birlik Günü’nü birlikte kutluyoruz. Muharrem ayının her sene-i devriyesinde Aşure ve Birlik Günleri yaparak ortak değerlerimizi paylaşıp ön yargıların yıkılması ve kardeşliğimizin pekişmesine gayret sarf ettik. Ancak son günlerde ülkemizde ve etrafımızda yaşananlar bizleri derinden üzmektedir. 1335 yıl sonra bakıldığında İslam Dünyasının her yerinde adeta Kerbela’yı anımsatırcasına acı olaylar gerçekleşmekte, ülkemizin etrafı felaketler sarmalı ile çevrilmekte ne acıdır ki, bu felaket sarmalını ülkemizin içinde de taşıma gayretleri görülmekte, devletimizin bölünmez bütünlüğünü tehdit etmektedirler.

Bir başka acı gerçek ise Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ifadesiyle ”gaflet, delalet ve hatta ihanet içinde davranıp milli bütünlüğümüzü tehdit eden unsurlar bulunmaktadır.

Ama önemli olan bizlerin gerçek tehlikenin ne olduğunu fark edip, bu konuda bilinçlenmemiz ve milli refleksi ortaya koymamızdır.

Böylesi bir durumda gösterilecek tepki bellidir. Kur’an-ın ifadesiyle “Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak, kardeşliğimizi pekiştirmek” gerekiyor.

Başımıza bir felaket geldiğinde en doğal tepkilerimiz hemen birbirimize sarılmaktır. Bu günde aynı tepkiyi ortaya koyarak İslam’ın tezahürleri arasında yer alan hangi meşrepten olursak olalım tüm kardeşlerimizle sımsıkı sarılalım.

Çubuk Dernekler Federasyonu olarak varlık nedenimiz birliğimizi ve kardeşliğimizi pekiştirmek ve ihya etmek olarak ifade edebilirim.

 Bir olacağız, diri olacağız. Yeri gelince Hüseyinleşeceğiz. Şakayla da olsa birbirimizi ötekileştirmekten imtina edip, ayrıştırmayacağız.

Hepimiz Ehli Beyt’ in yolunun yolcusuyuz.

Kurtuluş Savaşı’nı yapan bu milletten başka bir şey de beklenmez.

Bu duygularla Etkinliğimizin yapılmasına destek verenlere teşekkür eder sevgiler sunarım. dedi.

Çubuk Belediye Başkanı  Dr.Tuncay Acehan, “Etrafımızı bir ateş çemberi sarmış durumda. Sağlığımızı, gücümüzü, malımızı kaybetmeden değerini bilemeyiz.

Birliğimizi devam ettirmek için birlik ve beraberliğe muhtacız. Dinimiz bir, kitabımız bir, Peygamberimiz bir. Ülkemizi bu zorlu dönemde yalnız bırakmamalıyız.

Hz. Hüseyin felsefesi bizi zulme ve haksızlığa karşı direnme gücünü öğretiyor.

İnsanlar konuştukça ve hüzünleri paylaştıkça sorunları çözüyor, bu suretle de birlik ve beraberlikler pekişiyor.

Bu toplantının güzel şeylere, hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

İlçe Kaymakamı Cemal Şahin, “Günümüzde iletişim çağını yakaladığımız için her şeyi duyuyor ve öğreniyoruz. İnsanlar konuşulan şeyleri biliyor.

Hala sıkıntılar yaşıyoruz.

Kerbela’ da Hz. Hüseyin’den bahsediyorsak hala sıkıntılar var demektir.

Çubuk Anadolu’ya güzel bir örnek; İnsanları birlik ve beraberlik içinde yaşıyor. Huzur ve güven içinde yaşıyoruz. Ama aynı zamanda da kaygı içinde yaşamaya devam edeceğiz.

Dirliğimiz ve birliğimiz daim olsun...” 

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Taşğın, "Türkistan'dan Rum'a Horasan Erenleri'nin Fütüvvet ile İrşadı" konulu konferans verdi.

Türklerin uzak tarihini ele alan Prof. Dr. Ahmet Taşğın konuşmasında; İslam kültürü ve medeniyeti ile Türk kültürü ve medeniyetinin oluşmasından bahsetti.

                                               “Ehlibeyt ve İman”

Bir Hz. Muhammedimiz, bir Kur’an’ı Kerimimiz ve bir de Ehl-i Beytimiz var. Onlara sahip çıkan bir milletiz..

Ehl-i Beyt gerçeğini anlamadan İslam’ı anlamak mümkün değildir.
Peygamber Efendimizi (SAV) diğer peygamberlerden ayıran en önemli özellik Ehl-i Beyt’idir.
 

İslam Peygamber Efendimizden sonra Ehl-i Beyt’le kaim olmuştur. Ehl-i Beyt’in imanı, İslam anlayışı her dönemde insanlara pratik bir örnek olmuştur. Onlar bulundukları dönemlerde Peygamber Efendimizin varisi, vekili ve de Kur’an’ı olması gerektiği şekilde yaşayan canlı Kur’an’lardı. 

Yeryüzünde Ehl-i Beyt’ten kimsenin olmaması demek kıyametin kopması demektir.

Ehl-i Beyt, dünyada bolluğun, bereketin, adaletin, merhametin, ahrette ise Cennetin ve Cemalullah’ın anahtarıdır.

 

Yüce Peygamberimiz;

•          “Ümmetime şefaatim Ehl-i Beyt’imi sevenleredir. Onlar benim eftalimdir.”

•          “Ehl_i Beyt’im Nuh’un gemisine benzer, kim ona bindi ise kurtuldu. Her kim ondan ayrıldı ise helak oldu.”

•          “Ehl-i Beyt’i seviniz Bizim hakkımızı bilen kul ancak cennete gider. Ehl-i Beyt’e buğuz eden namaz kılıp, oruç da tutsa cennete giremez.”

•          “Allah kendi nimetleri ile sizi beslediği için seviniz. Ehl-i Beyt’imi de bana olan muhabbetinizle seviniz.”

  • Allah’ı seven beni sever, beni seven de, Ehl-i Beyt’imi sever.”
  • “Benden sonra Ehl-i Beytimle imtihan olunacaksınız.”
  • “Tutunduğunuz vakit, asla dalalete düşmeyeceğiniz iki şeyi bıraktım: Allah’ın kitabı Kur’an ve Ehl-i Beyt’im.”

Ehl-i Beyt’in önemiyle ilgili birçok ayet-i kerime ve kutsi hadis, binlerce hadis mevcuttur.

Ehl-i Beyt bu kadar önemli olmasına rağmen, Ehl-i Beyt’ten bu kadar kopuk olmamız oldukça düşündürücü bir konudur.

Ehl-i Beyt’in İslam açısından önemini bilen münafıklar hiçbir dönemde boş durmamışlar ve siyasi hırs sahiplerini de kullanarak bu tertemiz nesle hep çile çektirmişlerdir. Hatta Hz. Ali’nin neslinin birçoğunu şehit etmişlerdir.

Ehl-i Beyt’e sahip çıkan hep yücelmiş, zarar verenler ise rezil rüsva olmuştur.

Halifenin tüm İslam dünyası için tek olması gerektiğini bildiren bazı hadisler vardır. Ancak bu gerçekleşmeyince Müslümanlar arasında mezhep ayrılıkları yaşanmaya başlamıştır. Halifeliğe ilişkin tartışmalar Peygamber Muhammed’in ölümüyle(632) ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed vefat ettikten sonra İslam toplumunun önde gelenleri toplanarak Hz. Muhammed’in peygamberlik görevleri dışın¬da kalan, diğer bütün işleri yürütmek üzere Hz. Ebubekir’i halife olarak seçip Hz Ebubekir’i Müslümanların halifesi kabul ettiler.

Hz. Ebubekir’de kendisinden sonra halife olacak kişi için Hz. Ömer’i önerdi. Hz. Ebubekir’in ölümünden sonra onun yerine Hz. Ömer halife olarak kabul edildi. Hz. Ömer ise halifelik konusuyla ilgili seçici kurul oluşturarak kendinden sonra¬ halife olacak kişinin seçimini bu seçici kurula bıraktı. Hz. Osman ise bu seçici kurulun seçmesi üzerine halife oldu.

Hz. Osman döneminde (644-654) baş gösteren siyasal çekişmeler halifelik kurumunu olumsuz yönde etkiledi. Hz. Osman’ın ölümünden sonra yeni halifenin kim olacağı konusu büyük bir sorun başlattı. Bazı Müslümanlar Hz. Ali’yi halife olarak kabul ettiler. Müslümanların diğer yarısı ise Hz. Ali’nin halife kabul edilmesine karşı çıktılar. Bu halife sorunu İslam âleminde bir iç savaşa yol açtı. Bu iç anlaşmazlık Hz. Ali’nin öldürülmesiyle çok daha büyük boyutlara ulaştı.

İslam âleminde bu iç anlaşmazlık yaşanırken Şam Valisi Muaviye halifeliği zorla ele geçirdi ve kendisini halife olarak ilan etti. Hz. Ali’yi halife kabul edenler, Muaviye’nin halifeliğini tanımadılar.

Hariciler ise hem Hz. Ali’nin hem de Muaviye’nin halifeliğini tanımayarak yeni bir halife seçilmesini istediler. Bütün bu birbirlerine karşı çıkan gruplar, halifelik konusunda kendilerini haklı çıkaracak görüşler ortaya attılar. Muaviye’ye göre halifelik, Hz. Muhammed’in ve kendisinin de bağlı olduğu Kureyş kabilesine aitti.

Hz. Ali’yi halife kabul edenlere göre halifenin kim olacağına yalnız peygamber karar verebilirdi, halife seçini insanlar yapamazlardı. Peygamber ise Hz. Ali’yi halife olarak seçmişti ve onun soyundan 11 halife geleceğini bildirmişti. Yani Şii görüşe göre halifelik Hz. Muhammed’in ailesine tanınmış bir haktı.

Hariciler ise bu iki düşünceyi de kabul etmeyerek karşı çıktılar ve aklı başında olan, bilgili, yetenekli ve sağlıklı olan her Müslüman’ın halife olabileceğini ve halifenin seçimle başa getirilmesi gerektiğini savundular.

Ama halifeliği zorla eline geçiren Muaviye bütün bu tartışmalara son vererek halifeliği babadan oğla geçen bir kurum haline getirdi. Ancak Şiiler Hz. Ali soyundan gelen kişileri halife olarak kabul etmişlerdir. Hariciler ise kendi görüşlerini savunmayanlara karşı sert davrandıklarından dolayı kendileri öldürülmüşlerdir.

Bütün bu olaylardan sonra hukukçular bir kişinin zorla halifeliği ele geçirmesi durumunda, eğer halk o kişinin halifeliğini kabul ederse o kişinin halifeliğinin meşru sayılması gerektiğini söylemişlerdir. Bu görüşün kabul edilmesinden sonra Abbasiler’de halifeliği zorla Emeviler’in elinden almışlardır. Daha sonra Mısır’da Fatimiler ile Memluklar halifeliği ele geçirmişlerdir.

Fütüvvetin bir ahlâk ve ilkelere dayandığı gerçeğinden hareketle konuşmasına başlayan Prof. Dr. Ahmet Taşğın, fütüvvetin daha çok dinî, ilmî ve sosyal fonksiyonları üzerinde durdu.

Fütüvvetin Arapça “feta” kökünden geldiğini ve kendi malını, mülkünü, canını, hayatını bir başkası veya insanlık erdemi için hiçbir karşılık beklemeksizin tehlikeye, riske atarak vazgeçme ve feragat edebilme felsefesi ve kültürüne dayandığını belirten Prof. Dr. Taşğın, fütüvvetin bize İmam Cefer-i Sâdık üzerinden aktarıldığını ve ikinci aktarımının da Ebu’l Hasan Harakânî olduğunu kaydetti.

Fütüvvetin Harakânî tarafından bir metne dönüştürüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Taşğın, daha çok cömertlik, tevazu, kerem, merhamet ve bağışlama, uyanıklık-gerçekçi davranmakla ilgili ilkeler etrafında açıklamalar yaptı.

Tarihi kronolojisi içerisinde fütüvvete üç aşamalı olarak yaklaşan ve hırka, börk, çer ağ ve kuşak sembollerinin ne anlam taşıdığı hakkında izahlarda bulunduktan sonra fütüvvetin Horasan ve Türkistan halkasının Timur’a kadar devam ettiğini kaydeden Prof. Dr. Taşğın, “Horasan harcını Hoca Fakih tarafından Konya’da karılarak düzenlendiğini ve yönlendirildiğini de biliyoruz” dedi. Söylemez Tekkesi’nden de bahseden Prof. Dr. Taşğın, “Bizin fütüvvetten çıkmamız Türklüğümüzden çıkmamız demektir” diye konuştu.

“Ehli Beyt’den uzaklaştırıldık”

Fütüvvetin günümüzde, şekilden ibaret olan Ahilikle bir ilgisinin olmadığını ve derin bir felsefesi ile kültüre sahip olduğunu hatırlatan Prof. Dr.Taşkın, “Biz bugün Ehli Beyt’den neden hiç konuşmuyoruz?

16. yüzyıldan sonra fütüvvetin konuşulmaz olduğuna işaret eden Prof. Dr. Taşğın, “Sofra Açmak” konusuna değindi. Buna peygamberden örnek vererek anlatan Prof. Dr. Taşğın, “Davet ve irşadın ilk başlangıcı sofra açmaktır. Nebilerin kendisi zaten feta’dır. Hiçbir karşılık beklemeden insanlara Allah için hizmet etmektir” diye konuştu.

 Sofranın “örtü” demek olduğunu ve sofra açmanın da bir yerde örtüyü açmak anlamına geldiğine dikkati çeken Prof. Dr. Taşğın, sofranın seferden geldiğini ve sefer tasının da temizliği, temiz ve güzel yemeklerin konulduğu kap anlamını taşıdığını kaydetti.

Ahi’nin “halife” anlamına geldiğini ve halifelerin yetim, miskin ve esirleri doyurmakla yükümlü olduklarını ifade eden Prof. Dr. Taşğın, “Sofra aynı zamanda “sefer” anlamını da taşır. Seferden geri kalana ise “miskin” denir. Miskin, kulluk seferinden geri kalan adamdır. Peygamber, kendisinin geleceğini bilen müşriklere “Yetim, miskin ve esirleri neden doyurmuyorsunuz, diyor. Doğrusu bu, üzerinde çok düşünmemiz gereken bir konudur” dedi.

Peygamberin açtığı ilim ve hikmet sofrasından yetim ve miskinlerin de faydalandığını dile getiren Prof. Dr. Taşğın, Harakani’nin “Bizim açtığımız sofranın etrafında kimin ne olduğu ve hangi dine mensup bulunduğu önemli değildir” sözünü hatırlattı.

Türklerin kendi ruhunu katarak muazzam bir Türk İslam medeniyetini meydana getirdiğini ifade eden Prof. Dr. Tasğın, günümüzde de bu muazzam Türk İslam medeniyetinin korunması gerektiğini vurguladı.”

Diğer etkinliklere geçildi:

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Tasavvuf Topluluğu, Şef Yard. Doç. Dr. Arif Demir yönetiminde, "İlahi Aşk Dinletisi" isimli konser verdi. İlahiler eşliğinde ‘Semazen’ gösterisi sunuldu.

Turnalar Semahı Grubu ‘semah’ gösterisini sundu.

Programın ardından Dernek protokolü tarafından, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Taşğın, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’ndan Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Cenk Güray ve Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Arif Demir’e, Turnalar Semahı Grubu’na, Seyit Kalender Veli Ocağı Dedesi Ahmet Kuzukıran ve İşadamı Yakup Ülgü'ye katkı ve desteklerinden dolayı birer plâket verildi.

Dede Ahmet Kuzukıran tarafından ‘Gülbank’ okundu. Aşure duası okundu. Konferans Salonu’nda katılımcılara, Atatürk Parkı'nda kurulan stantlarda ise vatandaşlara aşure dağıtıldı.

asure01-tile.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.